Günümüzde pek çok insan bisiklet sporu nedir bilmez. Genellikle insanlar güzel havalarda sevdikleriyle vakit geçirmek için bisiklet kullanırlar. Benim hikayem biraz karışık aslında. Bisikleti çok seviyordum fakat maddi durumu fazla iyi olmayan bir ailem vardı. O zamanlarda bisiklet ailemin bütçesini aştığı için alamıyorduk. Ben de çok bahsetmiyordum zaten. Bir gün okuldayken, her okulda olduğu gibi spor yeteneklerimizi keşfeden beden eğitimi öğretmenlerimiz, okullar arası düzenlenen turnuvalar olduğunu söyledi. O sene ilk kez başlayan bisiklet turnuvasının olduğunu duyduğumda tabi ki bu fırsatı kaçırmak istemediğimi, bir an önce de turnuvalara katılmak istediğimi söyledim. İşte hayatımın biraz da olsa düzene girmeye başladığını, sevdiğim şeylerden asla vazgeçmeyeceğimi öğrenmiş oldum. Sene 2015, kış ayı idi. Çiğli’de düzenlenen seçmelerde her birimize bisiklet ve kasklar dağıtıldı. Heyecandan kalbim küt küt atıyor, acaba başarabilecek miyim diye bir kaygı oluşmadı değildi. Turnuvalara girdiğimde derecemin yetersiz olduğunu ve biraz daha çalışmamı isteyen öğretmenlerim, bana asla vazgeçme dediklerini söylemeseler de ben bunu hissediyordum. Kendi kendime antrenmanlara çıkıyor, kondisyonumun artması için de her gün bir saat yokuş koşuyordum. Bir gün sosyal medyadan bisiklet antrenörlerini aramaya başladım. Daha sonra bir isim bulup, antrenör ile iletişime geçtim ve hemen yanına gittim.1 Mart 2015 saat 09.00'da antrenman olduğunu duydum ve sabah hemen kalkıp yağmurlu hava demeden kulübün önünde antrenör ile konuşmak için bekliyordum. Antrenör geldiğinde, lafı hiç uzatmadan konuya girdim ve şöyle konuşmaya başladım: "Ben yoksul bir aileden geldim ve hayallerimi gerçekleştirmek için kapınıza kadar geldim. Ağzınızdan çıkacak güzel sözleri bekliyorum." dedim. Benim bu konuşmamdan sonra öncelikle pes etmediğim için beni tebrik ettiğini ve biraz daha düşünmek istediğini belirtti. Yolun yarısını her ne kadar aştım diye düşünsem de kulübe alınana kadar içimin rahat etmeyeceğini biliyordum. O büyük gün geldi. 3 Mart 2015 sabah saat 08.30’da konuşmaya gittim ve antrenörümün beni artık kulübün sporcusu olarak gördüğünü söylediğinde o kadar çok sevindim ki çığlık atmak istiyordum. Fakat belli etmemek için de elimden geleni yaptım. Böyle bir sevinci saklamanın bir hayli zor olduğunu da o zaman öğrendim. Demem o ki, insan sevdiği ve arzuladığı hiçbir şeyden vazgeçmemeli.
Ben o sıralar yolun başında ve acemi olduğum için, nasıl yarış bisikletine binilir, trafikte nasıl gidilir hiçbirini bilmiyordum. Bisiklete alışmam bir hayli zor oldu. Kendimi geliştirip antrenmanlarımı aksatmadan yaptığım da 2016 yılında ilk yarışım olan, Kütahya Yol Yarışına girip pek iyi derece alamasam da yarış tecrübemi kazanmıştım. İyi de olsa kötü de olsa acıyı sevdiğimi fark edip acıdan zevk almaya başladığımda asla pes etmeyeceğimi, gerekirse antrenman üstüne antrenman yapacağıma, dereceye girmek için ne pahasına olursa olsun savaşacağıma kendime söz verdim. Seneler su gibi ilerliyordu. İlk derecemi 2016'da Ordu 2. Ayak puanlı yol yarışlarında aldım. Derecem 3.lük idi. Bu derece beni daha çok hırsa bindirdiği için tekrardan antrenman üstüne antrenman kattım. 2017 yılında ise bazı sakatlıklar yaşamama rağmen hem dinlenip hem de antrenman yaptım. Yarışlarda kendimi gösterip Türk Milli Takımına seçildim. Orada sıkı idmanlar yaptık. Yağmur, çamur demeden soğuğa karşı geldik, rüzgâra meydan okuduk. Şu an 11. sınıf öğrencisiyim. Derslerim yoğun olduğundan dolayı idmanlara çok sık gidemiyorum. En çok özlediğim şey de nedir biliyor musunuz? Kış aylarında kat kat giyinip bisiklete binmeyi ve o soğuk havada rüzgâr vurdukça ağzımın uyuşmasını özledim. Ben, bir an önce antrenman bitsin de evde sıcacık ömürlü sobanın başında ısınana kadar en sevdiğim çizgi filmi izlemeyi özledim. Ben, bisiklet sürerken yağmur yağdığında bisikletlerimizin jantlarından su fışkırmasını özledim. Ben, soğuk havada tam pes edecekken bana verdikleri motivasyonu özledim. Ben, annem beni idmanlara salmadığında gizlice anahtarı çalıp evden kaçmayı özledim.
Arkadaşlar bisiklet binmek de bir spor ve zor bir spor! Ben ağlaya ağlaya 160 km gidip geldiğimi biliyorum. Her şeyin ayrı bir heyecanı, ayrı bir tutkusu vardı. Bisiklet sürmek zaman kaybı değildir. Derdin olduğunda acını sana unutturan bir spordur. Ben, bisiklet ile dertleştiğimi bilirim. Onun için bisiklet sürmeyi zaman kaybı olarak görmeyin.
Ezgi HEPKARADENİZ
11 C
Yorumlar
Yorum Gönder