Koca koca binalar var dibime kadar uzanan, ellerinde çantalar, şirketlere giren iş adamları ve kadınları. Kafamı sese doğru çeviriyorum o da ne? Caddenin ortasında tekerlekli sandalyede bir genç adam klakson seslerine maruz kalmış, karşıya geçmeye çalışıyor ve yanından kayıtsızca geçen gençler, yetişkinler. Bir çöp arabası geliyor, ardından ufak bir sokağa giriyor, kediler köpekler parçalamış poşetleri ve sağda solda ekmek parçaları var. Sonra başlıyor koca makine yerdeki ekmekleri ve çöpleri öğütmeye.
Biraz sert rüzgar esmeye başlıyor, uzak ülkelere götürecek belli ki. Hafiflemeye başlayan rüzgar beni sıcak bir yerde bırakıyor. Burada müsriflik yapan insanlar yok, daha çok açlık çeken insanlar var. Bir çocuk var üstü çıplak, karnı şişmiş, çadırlar arasında geziniyor. Küçük bir kız, elinde kuru bir ekmek, çadırda ekmeği bir şeyler banarak yiyor. Ufak bir kuyruk oluşmuş küçük kulübenin önünde, neyi bekliyorlar acaba bu insanlar? Minik adamlar ve kızlar bir topluluk oluşturmuş, çadırın içinde bir adam eşliğinde bir şeyler tekrarlıyorlar. Uzaktan bir araba geliyor, korna çala çala.
Çadırların arasında duruyor. Korna sesini duyan hemen hemen tüm insanlar arabanın etrafına toplanıyor. İnsanlar arabanın etrafına toplanıyor. Arabada ki insanlar ellerinde beyaz kutularla dışarı çıkıyor. İnsanların yüzündeki mutluluk o zamana kadar hissettiğim en güzel hissi yaydı vücuduma. Zaman geçiyor ve hava kararmaya başlıyor. Ateş yakılmış bir yerde, bazı insanlar ateş etrafında toplanmış kendi dillerinde şarkılar söylüyorlar. Dikkatimi bir kadın çekiyor gözü yaşlı, kim bilir ne için ağlıyor o zavallı; açlık mı ağladığı, yoksulluk mu? Yoksa terör mü? Yüreğim parçalanıyor, bu güzel insanlara yapılan haksızlığa, adaletsizliğe...
Elimizde olanla yetinebilmeliyiz, azla yetinemeyen çoğu hiç bulamaz. Önemli olan ise; insanlık ölmemeliydi,bu kadar bencil olmamalıydık bence...
Meryem AYDIN
11 / B
Yorumlar
Yorum Gönder