İnsanı insan yapan nedir? Konuşması... sanmıyorum. Günümüzde artık telefonlarımız bile bize cevap veriyor. Korkmak, ağlamak ya da gülüp eğlenmek? Bunlar da programlanarak taklit edilebilecek şeyler. Aradığımız bunlardan daha farklı bir şey olmalı.
Philip K. Dick, Androidler Elektrikli Koyun Düşler Mi? adlı romanında bu soruyu soruyor. Soruş, şekli bizimkinden daha farklı tabii, ama cevap hepimizi etkileyebilecek türden: Empati.
Empati, karşımızdakinin düşüncelerinin taraftarı olmadan, duruma onun penceresinden bakabilmek, onun davranışını içselleştirip bir anlığına o olabilmektir. Derinlerde kendini karşındaki aracılığıyla var etmektir. Peki bunu bir android* yapabilir mi? Gerçek bir insan olmak için kendisini karşındakinin yerine koyup varlığını ispatlayabilir mi? Romanın aktardığı da işte bu. İnsan olmanın gereğidir empati. Konuşabiliyor olmamızdan çok daha önemli, çok daha gerekli...
Başkalarını taklit etmek kolaydır. Bir android bir insanı mükemmel şekilde taklit edebilir. Ondan çok daha zekidir üstelik. Ama birini ya da bir hissi taklit etmek, onu hissetmeyi sağlamaz. Kendini başkasının yerine koymak, onun için üzülmek ya da sevinmek, neden onun hayatının en az bizimki kadar değerli olduğunu anlamak insanlar için bile öyle zordur ki...
Kitabı okurken sizin de bu sorunun peşine düşeceğinizden eminim. Elektrikli bir koyun, hiç gerçeği gibi olur mu? İnsanı bırakın, elektrikli koyun bile gerçeğiyle aynı değilken, sizi bir androidden ayıracak şeye gerçekten sahip misiniz?
*Android: İnsana benzeyen (yüzüyle, uzuvlarıyla vb.) robot.
Zehra ÖZTÜRK / Edebiyat Öğretmeni
Yorumlar
Yorum Gönder